Kapat

Avukat Fırat HASGÜMÜŞ, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup, Diyarbakır Barosuna kayıtlı avukattır. Diyarbakır avukat merkezli ve diğer illerde; ceza yargılamasında, boşanma, velayet, nafaka ve aile hukukunda, ölümlü ve yaralamalı trafik kazası tazminat davalarında, sağlık hukukunda, iş hukukunda, bilişim hukukunda, idare ve vergi hukukunda hukuki danışmanlık yapmakta, avukatlık faaliyeti yürütmektedir.

Diyarbakır Avukatlık Hizmetleri

İdare Vergi Hukuku

Tam yargı davası, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılan davalardır. İdari işlemin iptali davası ile idari işlemdeki herhangi bir unsurdaki hukuka aykırılık nedeniyle işlem iptal edilirken, tam yargı davasında idarenin bir işlemi, eylemi veya eylemsizliği nedeniyle ortaya çıkan zararın giderilmesi istenmektedir. Bu makalemizde, tam yargı davası, tam yargı davası nedir, tam yargı davası nerede açılır, tam yargı davasını kim açar, tam yargı davası kime karşı açılır, dava açma süresi, tam yargı davası manevi tazminat gibi konu başlıkları üzerinde durulacaktır.

Tam Yargı Davası Nedir?

Tam yargı davası idari işlem veya eylem sebebiyle kişisel bir hakkı ihlal edilen kişi tarafından, ortaya çıkan bu zararın giderilmesi istemiyle idareye karşı açılabilecek bir davadır. Tam yargı davasında, tazminat davası, istirdat davası veya vergi davası şeklinde ortaya çıkabilir. Tam yargı davası manevi tazminat da talep edilebilmesi mümkündür. Bir idari işlem ile kişi maddi ya da manevi bir zarara uğruyorsa tam yargı davası manevi tazminat veya maddi tazminat amaçlı da açılabilir. Bu şekilde idareden manevi tazminat veya maddi tazminat istenebilir. Tam yargı davalarıidarenin idari işlemleri, idari eylemleri veya idari sözleşmeler nedeniyle açılabilir.

2577 sayılı Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, tam yargı davaları“idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar” olarak tanımlanmıştır.

Tam yargısı davası, idarenin bir işlemi, eylemi veya idari sözleşmeden uğranılan zararların giderilmesi amacıyla açılan davadır. Bu davanın açılabilmesi için mutlaka ortada bir hak ihlali ya da zararın olması gerekmektedir. Bu bakımdan mahkeme, ortada tazminata hükmedecek şartların oluşup oluşmadığını inceleyip karara bağlayacaktır. Başka deyişle tam yargı davası, idari işlem veya eylem sonucunda herhangi bir hakkı zarar gören ilgili tarafından bu zararın karşılanması için açılan davadır.

Tam yargı davasında hâkimin yetkileri

İptal davasında hâkim, davacının durumunu değil idari işlemin hukuka uygun olup olmadığını inceler. Bu bakımdan hâkim iptal davasında idari işlemin hukuka aykırı olduğunu tespit ederse işlemi iptal eder. Ancak tam yargı davasında hâkim, davacının talebi ile bağlı olup davacıya yapılan haksızlığın giderilmesi doğrultusunda idareyi belli bir para ödemeye mahkûm eder.

Tam yargı davalarının türleri

Tam yargı davaları esas itibarıyla tazminat davalarından ibarettir. Ancak tam yargı davası sadece tazminattan ibaret değildir. İdari işlemin iptali dışındaki her şey tam yargı davasına dâhildir. Başka deyişle idari yargıda iptal davası olmayan her şey tam yargı davasına dâhildir.

Tam Yargı Davasının Kaynağı

İYUK madde 2/1’e göre, tam yargı davaları idari işlemlerden, idari eylemlerden ve idari sözleşmelerden doğabilir.

Tam Yargı Davasının Önkoşullar (Usul, Kabul Edilebilirlik) Yönünden Kabul Şartları

Tam yargı davasında önkoşullar (usul, kabul edilebilirlik, ilk inceleme konuları) davanın esasına geçmeden önce yerine getirilmesi gereken şartlardır. Yani önkoşullar yönünden dava reddedilirse esastan inceleme yapılmaz.

Mahkemeye ilişkin ön koşullar açısından tam yargı davası görevli ve yetkili idari yargı merciinde açılması gerekir.

Davanın konusuna ilişkin ön koşullar açısından tam yargı davası idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden kaynaklı hak ihlaline karşı açılır.

Davacıya ilişkin ön koşullar açısından idari yargıda dava açabilmek için davacının taraf olma ehliyetine ve dava açma ehliyetine sahip olması gerekir.

Davalıya ilişkin ön koşullar açısından kural olarak davalı, dava konusu idari işlemi, idari eylemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merci veya makamdır.

Tam yargı davasının önkoşulları, esas olarak İdari Yargılama Usulü Kanununun 14. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

Dilekçeler, Danıştay’da daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hâkimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından:

a) Görev ve yetki,

b) İdari merci tecavüzü,

c) Ehliyet,

d) İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı,

e) Süre aşımı,

f) Husumet,

g) 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları (kanuna uygun şekilde dava dilekçesinin hazırlanması),

Yönlerinden sırasıyla incelenir. Burada sayılmamış olmakla beraber harç ve posta giderleri, teminat ve kesin hüküm de tam yargı davasının önkoşullarıdır. Ancak burada şu hususu belirtmekte fayda vardır. Önkoşulların hepsi aynı mahiyette değildir. Başka anlatımla görev ve yetki veya idari merci tecavüzü ya da dava dilekçesinin uygun şekilde düzenlenmemesi gibi önkoşullarda sorun olması halledebilir nitelikte iken süre gibi bir önkoşulda bir sorun yaşanması yani süresi içerisinde bir davanın açılmaması halledilebilir bir durum olmayabilir.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Bir mahkemenin bir davaya bakabilmesi için bu mahkemenin görevli ve yetkili olması gerekir. Tam yargı davasında görev ve yetkiye ilişkin ön koşullar iptal davasındaki gibidir. Görev ve yetki kamu düzeninden olup taraflar talep etmese bile bir davada mahkeme görevli ve yetkili olup olmadığına kendiliğinden bakar. Bu konuda görev yetkiden önce gelir. Başka anlatımla bir mahkeme önüne gelen bir davada önce görevli olup olmadığına sonra eğer görevli ise yetkili olup olmadığına bakar. Bu durumda bir mahkeme görevli değilse davayı görevsizlik yönünden ret edecek ve artık mahkemenin yetkili olup olmadığına bakmasına da gerek yoktur.

İdari yargı düzeninde idare mahkemeleri genel görevli Danıştay ve vergi mahkemeleri ise özel görevlidir. Göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu Kanunda veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesi, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir (İYUK, m. 32). Buna göre kanunda bir davanın özel olarak hangi mahkemede açılacağı özel olarak belirtilmemişse belli bir yerdeki mahkemede açılır.

İdari sözleşmelerden doğanlar dışında kalan tam yargı davalarında yetkili mahkeme, sırasıyla:

a) Zararı doğuran idari uyuşmazlığı çözümlemeye yetkili,

b) Zarar, bayındırlık ve ulaştırma gibi bir hizmetten veya idarenin herhangi bir eyleminden doğmuş ise, hizmetin görüldüğü veya eylemin yapıldığı yer,

c) Diğer hallerde davacının ikametgâhının bulunduğu yer,

idari mahkemesidir (İYUK, m. 36).

Vergi uyuşmazlıklarında yetki

Vergi uyuşmazlıklarından doğan davalar da tam yargı davası olarak kabul edildiğinden, vergi uyuşmazlıklarında yetkili mahkeme:

a) Uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren, zam ve cezaları kesen,

b) Gümrük Kanununa göre alınması gereken vergilerle Vergi Usul Kanunu gereğince şikâyet yoluyla vergi düzeltme taleplerinin reddine ilişkin işlemlerde; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren,

c) Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanunun uygulanmasında, ödeme emrini düzenleyen,

d) Diğer uyuşmazlıklarda dava konusu işlemi yapan,

Dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesidir (İYUK, m. 37).

Süre Aşımı

Tam yargı davası açma belli bir süreyle sınırlanmıştır. Bu süreler kanunla belirlenmiştir. Bu bakımdan bir davanın kanunda belirtilen dava açma süresi içerisinde açılması gerekir. Aksi takdirde dava zamanaşımından reddedilir ve aynı konu hakkında bir daha dava açılamaz. Davanın süresinde açılıp açılmadığı mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen göz önünde bulundurulur.

Tam yargı davasının açılmasına yol açan uyuşmazlıklar idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden kaynaklanır. Bu bakımdan tam yargı davasına yol açan uyuşmazlığa yani zararı doğuran sebebe göre dava açma süresi değişir. Bunların her biri için dava açma sürelerinin başlangıcı ve sona ermesi farklılık göstermektedir.

İdari İşlemlerden Dolayı Açılacak Tam Yargı Davalarında Dava Açma Süresi

Bir idari işlemden kaynaklı zararın tazmini için açılacak tam yargı davası için İYUK (m. 12) farklı ihtimaller öngörmüştür.  Buna göre;

  • Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması: İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla doğrudan doğruya tam yargı davası açabilir. Bu durumda dava açma süresi dava konusu idari işlemin yazılı bildirimini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.
  • İptal ve tam yargı davalarını birlikte açma: İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilir. Bu durumda dava açma süresi dava konusu idari işlemin yazılı bildirimini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.
  • İptal davası sonuçlandıktan sonra tam yargı davası açma: İlk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği üzerine tam yargı davası açabilir. Bu durumda dava açma süresi söz konusu yargısal kararın yazılı bildirimini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.
  • Bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı tam yargı davası açma: Örneğin, bir işyerini kapatma işlemi tesis edildikten sonra zabıta gidip işyerini mühürlediği zaman o mühürleme eylem değildir çünkü onu gerektiren bir işlem var. Bu bakımdan o işlemin icrası olup işlem sürecine gidiyor. Bundan dolayı bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren tam yargı davası açılabilirler. Bu durumda dava açma süresi zarara yol açan icra tarihinden itibaren işlemeye başlar.

Bu dört ihtimalde dava açma süresi kural olarak aynıdır. Ancak dava açma süresinin başlama noktası farklıdır. Başka anlatımla bu işlemler için tam yargı davası açısından dava açma süresi, iptal davası ile aynı olup, zarara yol açan işlem için özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.

Her dört ihtimalde de ilgililerin 11’nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır (İYUK, m. 12).  Buna göre ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması (altmış gün içinde başvuruya hiçbir cevap vermeme) halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.

İdari Eylemlerden Dolayı Açılacak Tam Yargı Davalarında Dava Açma Süresi

Genel olarak dava açmadan önce idareye başvuru zorunluluğu yoktur. Ancak bazı durumlarda dava açmadan önce idareye başvuru zorunluluğu vardır. Bu durumlarda önce zorunlu olarak idareye başvurulur, sonra idarenin vereceği cevaba göre dava açma süresi işlemeye başlar. Örneğin İdari Yargılama Usulü Kanununun 13. maddesinin 1. fıkrasına göre “İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.”

Harç ve Posta Giderleri

Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına veya 4 ncü maddede yazılı yerlere verilen dilekçelerin harç ve posta ücretleri alındıktan sonra deftere derhal kayıtları yapılarak kayıt tarih ve sayısı dilekçenin üzerine yazılır. Dava bu kaydın yapıldığı tarihte açılmış sayılır.

Davacılara, kayıt tarih ve sayısını gösteren imzalı ve mühürlü, pulsuz bir alındı kâğıdı verilir.

4’ncü maddede yazılı diğer yerlere verilen dilekçeler, en geç üç gün içinde Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlığına taahhütlü olarak gönderilir. Bu yerlerde harç pulları bulunmadığı takdirde bunlara karşılık alınan paraların miktarı ve alındı kâğıdının tarih ve sayısı dilekçelere yazılır. Herhangi bir sebeple harcı veya posta ücreti verilmeden veya eksik harç veya posta ücreti ile dava açılmış olması halinde, otuz gün içinde harcın ve posta ücretinin verilmesi ve tamamlanması hususu daire başkanı veya görevlendireceği tetkik hâkimi, mahkeme başkanı veya hâkim tarafından ilgiliye tebliğ olunur. Tebligata rağmen gereği yerine getirilmediği takdirde bildirim aynı şekilde bir daha tekrarlanır. Harç veya posta ücreti süresi içinde verilmez veya tamamlanmazsa davanın açılmamış sayılmasına karar verilir ve davacıya tebliğ olunur.

Dava açıldıktan sonra posta ücretinde tebliğ işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalma olması halinde, otuz gün içinde posta ücretinin tamamlanması daire başkanı veya görevlendireceği tetkik hâkimi, mahkeme başkanı veya hâkim tarafından ilgiliye tebliğ olunur. Tebligata rağmen gereği yerine getirilmediği takdirde bildirim aynı şekilde bir daha tekrarlanır. Posta ücreti süresi içinde tamamlanmazsa dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Bu kararın tebliği tarihinden başlayarak üç ay içinde, noksanı tamamlanmak suretiyle yeniden işleme konulması istenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir ve davacıya tebliğ olunur.

4 ve 5 inci fıkralardaki tebligat re’sen genel bütçeden yapılır (İYUK, m. 6).

Kesin Hüküm

Bir dava hakkında verilen nihai karar belli bir aşamadan sonra kesinleşir. Kesinleşen kararı yargılamanın yenilenmesi dışında hiçbir merci değiştiremez. Başka anlatımla bir uyuşmazlık yargı önüne getirilip kesin hüküm halini almışsa tekrar dava konusu yapılamaz. Yapıldığı takdirde aynı konuda kesin hüküm bulunması sebebiyle dava reddedilir. Yargılama faaliyetinde kesin hüküm kurumunun kabul edilmesinin başlıca amacı, nihai olarak karara bağlanmış bir uyuşmazlığın tekrar incelenmesini ve aynı uyuşmazlık için farklı yönde kararlar verilmesinin önlenmesini, bu anlamda yargı kararlarına karşı saygı duyulmasını ve bu kararlara uyulmasını sağlamak, bu şekilde de hukuki güvenliği ve istikrarı gerçekleştirmektir.

Tam Yargı Davasının Esastan (Hukuka Uygunluk) Kabul Şartları

Tam yargı davasının konusunu, idarenin tazminata mahkûm edilmesi talebi oluşturur. Tam yargı davasının esastan kabul şartlarından maksat ise dava konusu tazminat talebinin kabul edilebilir olup olmadığıdır. Başka anlatımla tam yargı davasının esastan incelenmesi aşamasında davacının tazminat talebinin hukuka uygun olup olmadığı ve bu talebi haklı gösteren hukuksal sebeplerin bulunup bulunmadığı incelenir.

Anayasa her ne kadar idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle sorumlu olduğunu (Anayasa, m. 125/son) belirtse de idarenin genel olarak sorumluluğunun şartlarını düzenleyen bir kanun yoktur. Bu bakımdan idarenin sorumluluğunun sebepleri ve şartları yargısal içtihatlarla oluşmuştur. Bu konuda belli konulara ilişkin özel bazı kanunlar söz konusudur.

Tam Yargı Davasının Kabul Edilmesi Kararı ve Sonuçları

Tam yargı davasının kabul edilmesi, idarenin sorumluluğunun şartlarının gerçekleştiği, davacının tazminat talebinin kısmen veya tamamen kabulü ve idarenin tazminata mahkum edilmesi demektir.

Tam yargı davasının kabulüne ilişkin kararlarının yerine getirilmesi

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) 28. maddesi, yargı kararlarının icaplarına göre idarenin, gecikmeksizin işlem tesis etmesi veya eylemde bulunması gerektiğini belirtir.

Ayrıca uygulama süresinin hiç bir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçmeyeceğini ifade eder. Başka bir deyişle söz konusu hüküm, otuz günün dolmasına kadar idareye bir uygulamama yetkisi tanıyan hüküm değildir. Aksine her durumda bu sürenin otuz günü aşmayacağı, kararların uygulanması için idarenin gereksinim duyduğu sürenin otuz günle sınırlı olduğunu belirten bir hükümdür.

İdarenin kararına karşı istinaf veya temyiz yoluna başvurulması kararın belirtilen süre içerisinde yerine getirilme mecburiyetini ortadan kaldırmaz. Başka anlatımla kararın yerine getirilmesi için kararın kesinleşmesi beklenmez.

Kararların yerine getirilmesinde gecikmeler yaşanması halinde Kanun müeyyide öngörmüştür. Nitekim konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekâlet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur (İYUK, m. 28/2). Tazminat ve vergi davalarında idarece, mahkeme kararının tebliğ tarihi ile ödeme tarihi arasındaki süreye 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48’inci maddesine göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanacak faiz ödenir. Ancak mahkeme kararının davacıya tebliği ile banka hesap numarasının idareye bildirildiği tarih arasında geçecek süre için faiz işlemez (İYUK, m. 28/6).

İdari yargıda davanın usulüne uygun biçimde yürütülmesinde bir Diyarbakır idare hukuku avukatından destek ve hukuki yardım alınması en önemli tavsiyemizdir.

İdare Vergi Hukuku
İdare Vergi Hukuku

Süreç

Nasıl Çalışıyoruz?

  • Görüşüp, tartışıyoruz
  • Önaraştırma yapıyoruz
  • Sonuçlandırıyoruz
  • Dava Açıyoruz

İletişime Geç

Telefon Numarası

0531 359 4343

Email Adresimiz

info@firathasgumus.av.tr

başarı oranlarımız

Bizi seçmeniz için nedenler

Diyarbakır Ceza Avukatı
99%
Diyarbakır Boşanma Avukatı
99%
Diyarbakır Avukat
99%
wp ulaş
urfa web tasarım şanlıurfa web tasarım